Bast.:

Sevgilin Gryffindor'lu bir kızla yemeğe gitti. Ve sen hala öylece oturuyor musun? Cidden bu kadar düştün mü Bastet Thomas? Tanrıçalık gururun nerede? Bun sen değilsin. Unutma göze göz, dişe diş.Kurallar Thomas kurallar....

İç sesimi yani kötü olan vicdanımı susturmak için verdiğim çaba canımı sıkacak derecede zordu. Uyuyamayacağımı biliyordum. Bende üstüme bir şeyler geçirerek okulu turlamaya başlamıştım. Yürüyor, koşuyor, başka şeyler ile ilgileniyordum. Kafamda binbir türlü fikir cirit atıyor, beni rahatsız ediyordu. Temiz havanın bana iyi geleceğini ummuştum. Kimseye görünmeyeyim diye küçük geçitlerden birini kullanıp altıncı kattaki terasa ulaştım. Terasta kimse yoktu. Ilık bir rüzgar esiyor ve ormanın kokusunu getiriyordu. Gözlerimi kapattım ve sadece kokuya odaklanmaya çalıştım.

Sonrasında terasın ucunda bir köşeye iliştim ve gecenin güzelliğini izlemeye başladım. Geceler beni büyülerdi. Güzel ve tehlikelilerdi. Arkamda bir hareketlilik hissedince kafamı çevirdim. Uzun boylu yakışıklı bir çocuk beni süzüyordu. Gözlerimi devirdim ve önüme döndüm. Gözlerini ensemde hissedince duygusuz bir şekilde sordum. " Ne var? Ne bakıyorsun öyle?" dedim. Şu an odaklanma sorunu yaşıyordum. Beynimdeki binlece düşünceyi kovmaya çalışmaktan dı sanırım.

Seth:

Spoiler:

Uyumanız gereken fakat uyuyamadığınız o anlardan birini yaşıyordu Seth. Yatakta ne kadar dönerse, ne kadar farklı pozisyonlarda uyumayı denese de bunu başarması imkansız gözüküyordu. En sonunda yataktan fırlayıp sandığından bir Sweatshirt alarak atletinin üzerine geçirdi. Sessizce zindanlardan çıkmıştı. Merdivenlerde uzun bir yolculuktan sonra kendini VI. kattaki terasta buldu. Burada biraz kafa dinleyebileceği için sevinmişti. Fakat biraz daha yaklaşınca orada başka bir kızın pijamalarla durduğunu gördü. Onu tanımıştı Bastet Thomas. Şu sevgilisi Gryffindor'larla gezen kız. Arkadan usulca yaklaşmıştı yakışıklı çocuk. Bastet nefesini hissettiğinde arkasını dönmüş ve onunla burun buruna bulmuştu kendisini. Tekrar önüne dönerken "Ne var? Ne bakıyorsun öyle?" diye sordu hışımla. Onunda bir derdi olduğu kesindi. Şu Gryffindor'lara takıntılı sevgilisi yüzünden olmalıydı. Seth'de yanında geçerek terasa yaslandı ve gökyüzüne baktı. "Eğer kendini bu çocuk için sıkıyorsan değmeyeceğini biliyorsundur sanırım. Kafanı dağıtman lazım." Ona çekici bir bakış atmayı ihmal etmemişti Seth. Kızın şimdi bile tereddüt ettiğini görebiliyordu.

Gözlerimi göle odaklayıp yakınımda olan çocuğu görmezden gelmeye çalışıyordum. Şu an hiç kimseyle uğraşacak havamda değildim. Yanıkınıma gelip trabzanlara yaslandı. "Eğer kendini bu çocuk için sıkıyorsan değmeyeceğini biliyorsundur sanırım. Kafanı dağıtman lazım." dedi. Kafamı çevirdiğimde çoğu kızın içini eritebilecek bir bakış attığını gördüm. Gözlerimi devirdim. Sesinden ve görünüşünden kim olduğunu anlamıştım. Seth Hernandez, VI. sınıf Slytherin.

Derin bir nefes aldım ve çocuğa döndüm. Göze göz, dişe diş... Yüzüme yerleştirebildiğim en seksi gülümsemeyi yerleştirdim. " Aslında haklısın. Seth'ti değil mi? " dedim ve göz kırptım. Biraz saçmalamanın kimseye zararı dokunmazdı... Umarım. Ama kafayı dağıtmak konusunda haklıydı. Kafamı dağıtmalıydım. Yoksa diğer seçenek olarak krize girerdim.

Kızın bir iki saniye tereddüt etmesini sağlamıştı bu sözler. Hala sevgilisini biraz önemsiyordu belki. Bulanık sevdalısını. Sonunda kararını vermiş ve Seth'i baştan çıkarcağı düşüncesi ile gülümsüyordu. "Aslında haklısın. Seth'ti değil mi?" Kız artık kararını vermiş istediğini almak için bastırıyordu. Seth'e gelince başından beri istediği şey bu sayılırdı. Kafa dağıtmak.

Şimdi trabzanlarda ona biraz daha yaklaşarak yüzüne bakıyordu kızın. "Evet, Seth. Bastet'tı değil mi?" Şimdi gülümseyerek kıza bakıyordu. İkisinin de amacı belli idi. Şimdi terasta birbirlerine yaklaştıkca yaklaşıyorlardı. Ta ki nefesleri ötekinin nefeslerine karışana kadar. Dudakları arasında sadece birkaç santim vardı belki de.

Gülümsemem daha yüzümden silinmemişken yavaşça bana yaklaştı. Neredeyse burun burunaydık. Tenin kokusunu duyabiliyordum. Benden hafifçe uzun olduğu için sıcak nefesi yanaklarımı ısıtıyordu. "Evet, Seth. Bastet'tı değil mi?"dedi gülümseyerek. Yarın ağızla gülümsedim. İkimizde kafa dağıtmak istiyorduk. Bu belliydi. Derin bir nefes aldım. Tam dudaklarımız bir birine değecekken geri çekildim ve sırıttım.

Küçük bir ayrıntı benim kafa dağıtma şeklim oyun oynamaktır. Bir adım daha geri çekildim. Seth'de de bütün Slytherin'ler gibi duygularını gizleme yeteneği vardı. Ama gözlerinden şaşırdığı belli oluyordu. Ne yani kimse seni reddetmedim yahu? Oyunda mı oynamadı? diye düşündüm. Daha doğrusu vicdanım böyle söyledi. u aralar onla çok haşır neşirim.

Trabzanların üstüne oturdum ve çocuğa sırıttım. " Evet, Bastet. Ne oldu Seth? Elinden şekeri alınmış çocuk gibi bakıyorsun? " dedim. Kahkaha atmamak için dudağımı ısırdım. Oyun oynamayı severdim, şimdide onların birinin tam ortasındaydım.

Kız tırabzanlara yaslanmış sırıtıyordu. Demek Seth'e karşı koyacak kadar güçlü olduğunu düşünüyordu. Fakat düşüncelerinin değişmesine çok az kalmıştı. Ufacıkta olsa bir şok belirtisi gösteren Seth'e gülüyordu kız. Fakat Seth gecenin sonunda onun haline güleceğine yemin etti. Onunla oyun oynayabileceğini düşünen kızlara haddini bildirmek her zaman onun bir numaralı görevi olmuştur.

"Evet, Bastet. Ne oldu Seth? Elinden şekeri alınmış çocuk gibi bakıyorsun?" Evet bu lafıda duymuştu. Bu lafı söyleyen bir kız tarafından mı oyuna düşürülecekti. Bu onun kitabında yazmıyordu. Yüzündeki şaşkınlıktan bir gram yoktu şuan, sadece hafifçe gülümsüyordu. Kendiside tırabzanlara yaslandı ve yıldızları incelemeye başladı.

"Benimle oyun oynamak istiyorsan daha fazlasına ihtiyacın var güzelim. Senden daha kaliteli şekerlerde gördüm." Henüz ona konuşma fırsatı vermeden Seth iğneleyici bir şekilde vücudunu incelemeye başlamıştı. Bastet'ın suratına hakaret gibi çarpmış olmalıydı bu hareket. Sırıtışı yüzünde iyice büyümüştü. "Her yönden daha kalitelilerdi.." Kıza şimdilik dersini vermiş olmalıydı. Gerçekten de gökyüzündeki yıldızları inceliyordu. Astronomi manyağı olmamıştı fakat yıldızların gizemini severdi, ya da yanındaki şu kendini beğenmiş kızdan uzaklaştırırdı.

"Benimle oyun oynamak istiyorsan daha fazlasına ihtiyacın var güzelim. Senden daha kaliteli şekerlerde gördüm."dedi. Kaşlarımı kaldırarak çocuğa döndüm. Yüzünde gıcık bir gülümseme vardı. Trabzanlara yaslanmış neredeyse iğneleyici bir ifadeyle beni inceliyordu. Sinirli bir şekilde gözlerimi devirdim. "Her yönden daha kalitelilerdi.." dedi ve gökyüzüne bakmaya başladı. Yedi Cehennem! Bu cidden iğrençti.

Trabzanlardan hafifçe sarkarak aşağı baktım. Ona bakmadan konuşmaya başladım. Sesimde garip bir ton vardı. Gryffindor'lulara kullandığım aşağılama tonu. " Egonu tatmin etmen bittiyse sana küçük bir ayrıntı; Senin şeker dediğin tiplerden olmaktansa kendimi Astronomi Kulesi'nden aşağı atarım. Senin gibi birine kızlar nasıl tapar, anlamıyorum." dedim yüzümü buruşturarak. Bana baktığını farkedince yüzümü ona doğru çevirdim ve omuz silktim. Bende kendimi beğenmişin tekiyimdir, ama kendimi tanrı iddaa edecek kadar değil. Çok mu burnu yukarda bunun? diye düşündüm ve istemeden yüzümü buruşturdum.

Kız çocuğa ilgi göstermemeye çalışarak trabzanlarda aşağıyı gözlüyordu. "Egonu tatmin etmen bittiyse sana küçük bir ayrıntı; Senin şeker dediğin tiplerden olmaktansa kendimi Astronomi Kulesi'nden aşağı atarım. Senin gibi birine kızlar nasıl tapar, anlamıyorum." Kullandığı ton genellikle Slytherin'lerin Gryffindor'lulara kullandığı ses tonu idi. Seth hafifce bir kahkaha atmıştı. Gökyüzünü gözlemeyi hiç bırakmamıştı. Gözlerini ayırmadan "Eğer benden etkilenmediğini söyleyecek kadar yalancıysan, Slytherin olmayı hak etmişsin demektir." dedi. Kızın ondan etkilendiğini hissetmişti fakat yalan söylemeye devam edecekti, bu çok açıktı.

Artık yıldızlara bakmaktan bile sıkılan Seth elini cebine attı ve orada küçük eski bir dostu buldu. Minik viski şişesini çıkarırken heyecan ile kapağını açtı. Hogsmeade'e gittiğinden beri alkol almıyordu ve bu onun için büyük bir eksiklikti. Şişeyi kafasına diktiğinde o eski tanıdık, zevk veren hissi yaşadı bir an. Sonrasında gözlerini açtığında Bastet'ın onu izlediğini gördü. Sırıtarak "İster misin?" dedi.

"Eğer benden etkilenmediğini söyleyecek kadar yalancıysan, Slytherin olmayı hak etmişsin demektir." dediğinde gözlerimi ona çevirdim. Hala yıldızları inceliyordu. Sonrasında cebinden küçük matara çıkardı ve içmeye başladı. Bense hızlı bir şekilde çocuğu inceliyordum. Sağlıklı bir vücudu vardı. Yüz hatları sert ve çekiciydi. Bunları kabul ediyordum ama yüzündeki kendini yaratmış havası beni öldürüyordu. Sonrasında göz göze geldik. Sırıttı. "İster misin?" dedi. Kafamı "hayır" manasında salladım. Sonrasında trabzanlardan sarkmayı kestim ve ince demirin üzerine oturdum. Çok rahat olduğu söylenemezdi ama böyle onu daha rahat görüyordum.

Saçımı çözdüm ve elimi arasından geçirdim. Sonrasında Seth'e garip bir bakış attım. "Diyelim ki etkilendim, ne olmuş yani?" dedim sonra gülümseyip gözlerimi devirdim. Artık ay iyice ortaya çıkmıştı. Hafif hafif yağmur çiseliyordu hatta. Yüzümde büyük bir gülümseme oluşmasını engelleyemedim...

Kafasını hayır anlamında sallarken saçlarını açmış garip bir bakış fırlatıyordu kız. "Diyelim ki etkilendim, ne olmuş yani?" Yağmurun hafif çiselemesi aralarında bir gerilim gibi artarken kız gülümsüyordu. Seth kafasını sarkıtarak bir iki saniye yağmuru hissetmek istedi. Yağmur damlaları hafif bir kurşun gibi kafasına gelirken git gide işler çığırından çıkıyordu. Bu gece burada yaşanacaklar için kendini suçlu hissetmeyecekti fakat yakalanmakta istemiyordu. Bir an için ıslanmış kafasını sallayarak "Kuralların canı cehenneme" ilkesine bağlı kaldı. Kafasını geri çektiğinde sırıtarak Bastet'a bakıyordu. Trabzanlarda ellerini ayırmadan biraz daha yaklaştıktan sonra "Gerçekten sıkıldın sanırım." derken elini saçlarına götürmüştü genç kızın. Yüzünü inceliyordu şimdi. Her bir milimi değerli bir altınmışcasına onu inceliyordu. Biraz daha yaklaştıklarında o klasik nefeslerinin iç içe geçmesi duygusunu hissetmişlerdi. Git gide biraz daha kaybediyorlardı kendilerini. İkisininde istediği kendilerini biraz kaybetmek değil miydi zaten?

Yağmur bir anda bastırdığında iliklerime kadar ıslandığımı hissettim. Seth ise anlına yapışmış saçlarını salladı ve bana döndü. Yüzünde arsız bir gülüş vardı. Yanıma yaklaştı. Gözlerine bakabilmek için biraz çenemi kaldırmam gerekiyordu. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. "Gerçekten sıkıldın sanırım." dedi ve ellerini saçlarımın arasında dolaşmaya başladı. Gözleri beni dikkatlice inceliyordu. Bir süre daha böyle durduk Parmaklarımı dudaklarında gezdirdim. Sonrasında beni sertçe kendi ne bastırdı ve öpüşmeye başladık.

Kesinlikle tek hissettiğim duygu intikamın verdiği zevkti. Belki aptalcaydı, ama kafamı dağıtmak için başka bir yol yok gibiydi. Ne yani sevgilim kızlarla kırıştırırken ben ne yapacaktım, masum masum oturmak bana göre değildi. Ellerim saçlarında geziniyordu. Beni iyice kendine yapıştırmıştı. Onu sertçe kendime çektim öpüşmemiz şiddetlendi. Yağmur neredeyse fırtınaya dönmüştü. Saçlarım ve kıyafetlerim vücuduma yapışmıştı. Nefeslenmek için geri çekildim. İkimizde nefes nefeseydik. Bir şey söylemedim çünkü kafamda bin bir düşünce cirit atıyordu.

Parmaklarını dudaklarımda gezdiren kızın gözünde bir anlık istek parıltısı oluşmuştu sanki. Sonrasında ise tek yaptığım onu kendime çekerek öpmekti. Yağmur şiddetlenirken, tek hissettiğim onun yumuşak ve dolgun dudaklarıydı. Sırılsıklam olmuştuk fakat buna aldırdığımız da yoktu. Yağmurun şiddetlenişine karşı Bastet'ın cevabı beni kendine daha da yaklaştırmak olmuştu. Hafif bir tebessüm ederken onu öpmeye devam ediyordum. En sonunda terasa dayanarak biraz nefes aldık. Ne kadardır öpüşüyorduk acaba diye düşündüm. Zaman kavramı kaymıştı bu durumda ellerimizden. O nefes almaya çalışırken bu halini izledim ve sırıttım. Yağmurun şiddeti artık daha fazla artamazdı fakat pek içeri girmeye niyetimiz yoktu. Dudağına küçük bir öpücük kondururduktan sonra kızı boynundan öptüm. Daha aşağılara indikçe ikimizde biraz çılgınlaşmıştık belki. Fakat yağmurun bu şiddetli sesinde şatoda kimsenin bizim inlemelerimizi duyduğunu sanmıyordum.

Trabzanlara yaslandığımda o kadar ıslanmıştım ki donuyordum. Derin bir nefes aldım ve Seth'e baktım. Gülümsüyordu. Benden bir farkı yoktu üstündekiler ıslanmış ve vücuduna yapışmıştı. Sonrasında beni kendine çekip öptü. Dudakları boynumda gezinirken hiç bir şey umrumda değildi. Yeniden öpüşmeye başladığımızda yağmur hala yağıyordu. Dudaklarına doğru fısıldadım. "Daha kuru bir yer bulmamız gerek."dedim. Bu sırada tişörtüyle uğraşıyordum. Soğuk rüzgar yüzünden irkilmiştim.

Daha kuru bir yer bulmalıydık. Terasın girişine doğru ilerlerken hala öpüşüyorduk. Bu durumda bir Profesöre yakalanırsak işimiz biterdi. Sırtımı duvara dayadığımda sırıttım. Seth'de sırıtıyordu. Nerede boş sınıf falan var?! diye düşündüm. Bu aralar iyice Holl'leşiyorum ben.