AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Valerie Fabien

Valerie Fabien

RP Yaşı : 27
Mesaj Sayısı : 62
Gerçek Adı : ceren.
Yaş : 29

V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders Empty
MesajKonu: V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders   V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders EmptyC.tesi Eyl. 01, 2012 1:47 am

    Tipik bir Londra sabahına uyandığında gözleri etrafta canlılık belirtisi arıyordu. Ta ki başucunda duran ışıklı saatin gösterdiği sayıları fark edene kadar. Hiçbir normal canlı bu saatte ayakta olmamalıydı. Valerie’nin normal olma gibi bir çabası olmadığına göre. Yatağından fırladı ve çabucak üzerini değiştirdi. Eski zaman cadıları gibi giyinmeyi bırakmayan nadir kişilerdendi. Kendisini cisimlediği yer Kara Göl’ün ta kendisiydi. Elbette yine zihninde farklı bir ders vardı ve bunun için bu tip bir yere ihtiyacı olacaktı. Asasını çıkardı ve ellerini göğe kaldırdı, ardından aklından daha önce öğrendiği büyüleri geçirmeye başladı. Kafasındaki ilüzyona odaklanmıştı. Dev örümceklerin oluşturduğu ağlar ve garip deniz yaratıklarıyla birlikte puslu bir ortam hazırlamıştı öğrencilere. Şimdi tek gereken sınıfa geçmekti. Günün ilk dersi onunki olacaktı. Dolayısıyla birkaç dakika içinde öğrencilerin gelmesi gerekiyordu.

    Sınıfa geçtiğinde masaya oturdu küçük bir kız çocuğu gibi ve eline aldığı çaydan bir yudum aldı. Siyah, kemik çerçeve gözlükleriyle birlikte yarattığı o ciddi ortamı bozan oturuşundan bir nebze rahatsız olup kalktı ve camın önüne geçti. Sınıfa ilk gelen öğrenciyi şöyle bir süzdükten sonra başını gayet iğneleyici bir şekilde cama çevirdi tekrar. Son kişi de girip kapıyı kapatana kadar sınıfa dönmemişti. Eh, sinirli günündeydi biraz. “Nihayet yerleşebildiğinize göre başlayabilirim sanırım. Buna izniniz var mı?” Gözlerini sinirli bir şekilde öğrencilerin üzerinde gezdirdi ve ardından asasını tahtaya doğrulttu.

    Arania Exumai & Glacius

    “Derslerimi ortak işlememin bir sebebi olduğunu biliyorsunuzdur. Bunu düşünmediyseniz de diyeceğim bir şey yok.” Fabien dişlerini sıktı, biraz daha sakin olmalıydı. “Arania Exumai oldukça güçlü bir savunma büyüsüdür. Kolay öğreneceksiniz; ama birçoğunuz başaramayacak. Yani buna alışsanız iyi olur; ama bir önceki dersten de hatırlayacağınız gibi benim dersimde hataya yer yok. Yaralanan arkadaşınızı hatırlayın, hata yok! İstemiyorum. Beşinci sınıflar bunu uygulayacaklar ve eğer yaratık bayılmazsa burada altıncı sınıflar devreye girecek. Glacius büyüsünü kullanarak yaratığı yok etmenizi istiyorum. Ya da bayıltıcı bir zarar. Fark etmez.” Asasını kaldırıp sınıfı az önce oluşturduğu ortama çevirdiğinde hafifçe gülümsedi. Yaptığı işe ba-yı-lı-yor-du! Bakanlık derste örümcek öldürttüğünü duysa savunması hazırdı, onlar sadece ilüzyon. Sizin beceremediğiniz koruma işi yüzünden çocuklarımı gerçek hayatla ben tanıştırmak zorunda kaldım. Pehh, yalanın böylesi görülmemişti. “Unutmayın takımlar halinde çalışmalısınız. Tabii takımlar iki kişilik. Ben buradayım, bir eşy olduğunda müdahale edeceğim. Korkmayın canavarlar.” Öğrenciler sislerin arasında ikili gruplar halinde kaybolurken gökyüzüne çevirdi gözlerini. Kesinlikle tipik bir Londra sabahıydı.


    x. Takımları aranızda belirleyin. Takım arkadaşı bulamayanlar npc kullanabilir. Veya bulamayıp kendisi devam eder ardından başı derde girince asasından ışık gönderir. Fabien yardım eder.
    x. Başarılı olup olmadığınıza ben karar vereceğim. Yazdığınız rp 7 puan üzerinde alırsa başarılı sayılacaksınız.
    x. İlk yazanın binasına +5 puan.
    x. İçeride olanları olabildiğince güzel betimleyin, çok güzel şeyler bekliyorum.
    x. 10 puan üzerinden değerlendireceğim ve takım olarak iyi olanlara +2 puan vereceğim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mira Camarin

Mira Camarin

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 11

V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders Empty
MesajKonu: Geri: V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders   V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders EmptyPaz Eyl. 02, 2012 12:36 am

'Uh hu.. Uh hu.. Uh hu.. Uh hu..' Tiz bir ses geceye hayat katıyordu. Dişi bir puhu kuşu, turuncu gözleriyle karanlığı yarıyordu sanki. Bakışları insanın içini titretecek kadar sabitti. Genç bir cadı dağılmış saçları, ipekten geceliği ve kanlar içinde kalan çıplak ayaklarıyla yaşlı bir ağacın koca gövdesine yaslanmış ağlıyordu. Soğuktan kabaran derisi çizikler içindeydi. Zarif yüzünü kapatan elleri bere içindeydi. Geceye katmak istemediği sesini bastırmak için büyük ön dişleriyle dudağına saldırmıştı. Sonra tüm gece kaçtığı o hırıltılı nefes ensesinde doğuverdi. Ağlamaktan kızaran mavi gözleri irileşmiş, ileride bir noktaya sabitlendi. Ağlaması kesildi, titremesi durdu. Küçücük bir zaman diliminde puhu kuşu ötmekten vazgeçti, canlılar yaşamaktan nefret ettiler, dünya dönmekten yoruldu ve her şey öylece kalakaldı. Yüzlerce canlıya ev sahipliği yapan evren, küçük bir cadının katledilmesi için gözlerini kapamıştı sanki. Cadı hafifçe burnunu çekip yutkundu. İnsanın son nefesini kullanıyor olabileceğini bilmesi, bilinçsizce tüm hayatı boyunca gerçekleştirdiği solunum işlemini trajik bir biçimde anlamlı kılıyordu. Dişlenmekten moraran dudakları belli belirsiz kıvrıldı; bir cadı bile bu şekilde can verebiliyorsa hayatını normal olarak devam ettiren insanlar için durum vahimdi. Lanet olasıca espri anlayışı onu son saniyelerinde bile yalnız bırakmadığı için şükretti. Katili sol omzuna dökülen saçları küf kokan yarım parmaklı eldivenleriyle sağ omzundakilere kavuşturdu. Sivilce dolu burnu kızın pürüzsüz tenindeki çiçek kokularını çekerken, genç cadı dayanılmaz bir bulantı hissetti.
'Güüzell kokuyoğsun gençç kızz. Seniğ ağamızdağ göğmek büyükk biğ zevk oluğdu.' Tıslayan sesin sahibini o an tanıdı: Sid.

Birden kızın vücudu erimeye başladı, iğrenç adam alev aldı, puhu kuşu uçurumuna doğru yol aldı ve Mira Hogwarts'ta yeni bir sabaha gözlerini açtı. Hava henüz aydınlanmıştı. Yatakhane ise çoktan uyanmış, rutinlerini yerine getiriyordu. Gemma ile Anita, biri İtalyan biri Alman güya zeki oldukları için bu binada olmaları gereken iki cadı, çikolata için birbirlerini değişik hayvanlara dönüştürmekle tehdit ediyordu. Kazanan Gemma olacaktı. Lorena Langarek kaybettiği tılsım kitabı için herkesi suçlayan cümlelerle yatağında sinir krizi geçiriyordu. Muhtemelen kitabını dikkatli bakmadığı sandığında bulup mahcup olacaktı. Samantha altın sarısı saçları için bugün hangi tokanın daha uygun olacağını anlamaya çalışıyordu fakat nedense her gün fuşya rengindeki kurdele o güne uygun oluyordu. Ve elbette Sylvie cırlak sesiyle yatağına oturmuş uyanmaya çalışan Mira'ya sataştı.


'Günaydın Coco! Sabahları balkabağını andıran suratınla günümü mahvediyorsun!'
'Tanrı aşkına en azından yalnızca sabahları uykudan şişen bir suratım var. Ne zannediyorsun? Başkalarının çirkinliğiyle güzelleşebileceğini ya da birilerini iğnelediğinde zekanı kanıtlayabileceğini mi? Sana her baktığımda Seçmen Şapka'nın yaşlanmış olabileceği fikriyle irkiliyorum; büyük bir hatasın.' Derin bir sessizlik... Görünmez olmayı başarmış bir kız birden incilerini döküveriyordu. Mira genelde insanların yükselmek için kullandıkları bir basamaktı ve bu sabah Sylvie basamağın azizliğine uğramıştı. Ağız dalaşını sevmezdi, çocukça bulur ve başlamadan bitmesi için tepkisiz kalırdı. Ona bakan onlarca çift göze ve Sylvie'nin cevap vermek için hırsla açılıp kapanan ağzına bakmadan ayaklandı. Sandığından kıyafetlerini ve tılsım kitabını alıp donakalan kızların içinden sıyrılarak yatakhaneyi terk etti.

Mira Camarin üçüncü kata vardığında kırışık üniforması fakat düzgün fiziği, tepeden toplanmış dağınık saçları lakin zarif yüz hatlarıyla hayatta çirkin ve güzelin birlikteliğine dair şaşırtıcı bir örnekti. Yırtılan sayfalarını düzenlemeye çalıştığı kitabına bakarak koridorda ilerlerken tablo sakinlerinin yeni güne dair dileklerine kulaklarını tıkadı. İnce parmakları sayfalar arasında dolaşırken zihni ona bir oyun oynamakla meşguldü. Sayfalarda yazan onlarca kelime baktığı şeydi fakat gördüğü gecesini karartan kabustan karelerdi. Neden böyle bir rüya onun gecelerini katlediyordu? Tuhaf olan şeyse şu zamana kadar hayatında tanıdığı en yakışıklı erkek olan Sid, zihninin ona oynadığı bir oyunla tam anlamıyla bir ucubeye dönüşüyordu. Sid, Mira'nın sahip olduğu tek arkadaştı. İrlanda'daki ailesinin diğer evlatlığı. Hiçbir zaman normal olamamış iki insanın, sadakat dolu paylaşımıydı aralarındaki. Bazen insan yalnızlığına bir eş arar; ister ki yalnız ve çaresiz olan bir tek o olmasın dünyada. Ve kimi görürse kendi kadar bitap, duygu sefili birden içi ısınır. Bencil insanın, kendini rahatlatmasının tek yoludur. Grileşmiş ruhunu parlatmasıdır bu, sahici olmayan bayağı bir mutluluk kaynağı. Kadın, zıttıyla aşk, benzeriyle dostluk yaşar. Sid, Mira'nın benzeriydi. Mira geçmişini hatırlamadığı için Sid ise hatırlamak istemediği için yalanlar söylerdi. Mira ne kadar umursamazsa, Sid o kadar vurdumduymazdı. Tüm bunlara rağmen Sid'in en zayıf noktasıydı güzel cadı. Çünkü mutlu olabilmek için birbirlerinin mutsuzluklarına ihtiyaç duyarlardı. Birden titredi cadı. Düşüncelerinin onu getirmiş olduğu bu tatsız nokta, belki de rüyalarını açıklıyordu. Son gece, Sid ona söylemek istediğini söyleyebilmiş olsaydı belki de kendini ele verecekti. Sınıfın kapısına yaklaşırken duraksadı ve koridorun sonundaki büyük camdan gökyüzüne baktı. Şu an neredeydi? Hala Mira'yı arzuluyor muydu? Gözlerini kapattı ve ihanet ettiği dostlukları için acı çekmesini diledi. Düşüncelerini zihninin gerilerine iteleyerek sınıftan içeri girdi.

Bayan Fabien hoş bir kadındı, tam bir kumral güzeli. Kahverengi saçları kadifemsi, yumuşak görünürdü. Koyu pembe dudakları kıvrımlarıyla doğal bir tebessüme gebeydi. İri gözleri daima insanın gözlerine kilitlenir ve muhabbet bitene kadar bir an olsun rahat bırakmazdı. Minyon olmasına rağmen düzgün bir fiziği vardı. Lakin bir türlü vazgeçemediği Ortaçağ cadı kostümleri içinde oyuncak bir bebek gibi görünürdü Mira'ya. Sırasına oturduğunda kadının sinirle gölgelenen yüzünü inceledi. Acaba o da kötü bir rüyanın... Unut artık şunu Coco! Kendini toparladı ve insanlarla ilgilenmeyi keserek dikkatini tekrar kitabının sayfalarına verdi. Kısa bir süre içinde kadının sert ifadesiyle kendine geldi. İzin mi? Yanına oturan öğrencinin ağlamaklı yüz ifadesiyle ilişkilendirdiği bu cümlenin üstünde pek durmadı. Bir yandan dikkati dağıldığına bozulurken, ki eğer bir şeye odaklandıysa bunun dış etkenlerce katledilmesinden nefret ederdi, diğer yandan yeni bir maceranın gündeme gelmesiyle toparlandı.


'Tanrı aşkına o kocaman kıllı şeyin bana doğru gelmeye başlamasıyla bayılmam bir olacak Coco!' Kızıl saçlı, yüzünün derisi çillerinden seçilmeyen kızın üzgün ifadesine bakıp yumruklarına beline yerleştirdi ve serzenişine yanıt verdi:
'Romola lütfen şikayet etmekten vazgeç artık! Ne bekliyordun ki? Benim üstüme atlayıp kıskaçlarını şıklatmalarıyla gıdıklanıp güleceğimi mi? Fakat bugün bunu başaramazsam, bir gün gerçekten tepeme çullandıklarında safkan bir cadı olmamın hiçbir manası kalmıyor. Hem başarabilirsin, üstelik benden bir üst seviyedesin. Bayıltamazsam yapman gereken tek şey asanı kaldırıp o lanet kelimeyi söyleyerek sevimli dostumuzu ebediyete kavuşturmak anlaştık mı?' Sinirle başlayan konuşması kızın ağlamasından korktuğu için olsa gerek giderek yumuşamıştı. Hatta sonuna geldiğinde ufak bir gülümsemeyle, dostça bir omuz hareketini de ihmal etmedi. Fakat karşılığında aldığı hafif bir baş sallama hiç güven verici değildi. Tanrı aşkına, dün akşamki rüyadan sonra şu an bu lanet yerde olmak yetmiyormuş gibi bir de canımı kurtarmak yerine kendine güveni eksik bir kıza moral depoluyorum! Asasını cebinden çıkarıp önüne siper etti ve kendi kendine mırıldandı
'Ah Sylvie, sanırım hakkımda okkalı bir lanet savurdun.'

Odaklandı. Her şeyi unutup yalnızca hedefini düşündü. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken yanında ona asasıyla destek çıkacak bir arkadaş yerine, arkasından gelerek durmadan eteğine basan bir parazit vardı. Üstelik çıkan en ufak bir seste zıplayıp Mira'nın koluna sarılıyor ve cadının zorla topladığı dikkatini kim bilir kaç bininci kez yok ediyordu. Başarılı bir çalışma diye düşündü Mira. Kuru dalları yalayarak esen rüzgarın ardında bıraktığı gıcırtılı ses ürkütücüydü. Hava her zamanki gibi kapalıydı ancak bulutlar tatlı beyazlıklarını kirletmiş, kasvetli bir griye boyanmışlardı. Londra tabiatı, canlıyı, insanı soluk birer varlık haline getiriyordu. Bu şehir canlı renklerin, neşenin şehri değildi. Bu şehrin hükmünü hüzün ve griler sürerdi. Bazen günlerce aralıksız yağan yağmurla eriyeceğini zannederdi insan. Ve sonbahar... Londra'nın görkemini sonbaharda anlayabilirdiniz. Tıpkı bu ormanın en görkemli sahnelerine sonbaharın ev sahipliği yaptığı gibi. Biri dikkatli diğeri ürkek iki cadı koca ormanda dikkatli sayılabilecek adımlarla ilerliyorlardı. En ufak bir kuş sesi, ufak bir çıtırdama, bazen kendi nefes alışverişleri onları ürkütüyordu. Zor bir dersti, hele ki her ne kadar inkar etmeye çalışsa da Mira için. Çocukluğundan beri ismiyle bile kaşınmaya başladığı bir hayvanın aslıyla ve bir hayli büyüğüyle karşı karşıya gelecek olmak... Yavaşça yutkundu ve gıdıklanma hissettiği sol yanağını kaşıdı. Kafasını düşüncelerini yok etmek istercesine iki yana salladı ve adımlarını sağlamlaştırmaya çalıştı. Ağaçların iyice sıklaştığı yere yaklaştıklarında hayatında gördüğü en iri haliyle o iğrenç hayvan tam olarak karşısındaydı. İlk başta dikkatini çekememiş olacaklardı ki Mira asasını hayvana doğrultarak
'Arani..'
'İ-NA-NA-MI-YO-RUM! YALVARIRIM KAÇALIM!'

Birden yerinden sıçradı. Romola, bembeyaz kesilmiş bir biçimde titreyek Mira'yı çekiştiriyor bir taraftanda böğürerek ağlıyordu. Üstelik bu muhteşem curcunaya katılmanın eğlenceli olacağını düşünmüş olacak ki hayvan da artık inanılmaz bir hızla onlara doğru yaklaşıyordu. Mira kolunu kızdan kurtarmaya çalışırken bir yandan da ağza alınmayacak laflar ederek kızı öldüreceğine yeminler ediyordu. Arkasına bakarak Romola'yı ittirmeye çalışırken asası elinden fırladı ve ayağı yapraklarla kapanmış bir ağaç dalına takılıp tökezledi. Onca uğraşına rağmen kolunu bırakmayan Romola birden Mira'yı özgür bıraktı ve cadı kendini turuncu yaprakların içinde buldu. Üstüne doğru gelen tehlikeyle afallamış cadı sağ eliyle etrafını yoklarken eline geçen uzun ince mürver ağacından yapılma asasını buldu. Son kez hedefine baktı, asasını doğrulttu ve gözlerini kapatıp haykırdı.

'Arania Exumai!' Gariptir ki kulaklarında çınlayan ses dişi bir puhu kuşunun, tiz ötüşüydü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

V. ve VI. Sınıflar II. Ortak Ders

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-