- Betimlemek isterseniz diye, profesörün görünümü:
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Son zamanlarda yaşadıklarına inanamıyordu cadı. Rahat rahat nefes alabildiği, yarın başına ne geleceğini düşünmeden geçirdiği günler arkada kalmıştı artık. Çok uzak bir geçmiş haini alıyordu o mutlu günleri. İçindeki son umut kırıntıları da John ile tartışmaya başladıkları gün sönüp gitmişti. Adamın bazen ne kadar anlayışsız olabildiğine görüp şaşırıyordu. Amié’nin zor günlerden geçtiğini anlamıyordu. İlk defa anlayışlı davranan taraf olmak istemiyordu cadı, ama bu halde de evlilikleri yokuş aşağıya doğru gidiyordu. Amélie’nin aklındaki tek şey, kızıydı. Eğer evlilikleri yıkılacak olursa bundan en çok zarar gören minik Rose olacaktı. Prensesini bir an olsun aklından çıkaramıyordu genç cadı. Birçok kimliği vardı. Birilerinin kızı, birilerinin sevgilisi, öğrencilerinin profesörü ama her şeyden önce o bir anneydi. Attığı her adımın kızına etkilerini düşünmek zorundaydı. Evdeki gergin hava yüzünden iyice gerilen sinirlerini sadece kızıyla yumuşatabiliyordu. Rose da olmasa şuana kadar çoktan kendisinden vazgeçmiş olurdu.
Kafasında tüm bu düşüncelerle acele adımlarla dersliğe doğru gitti. Koridorlara yansıyan güneş ışıkları Amélie’nin aklına güzel bir fikir getirdi. Böyle güzel bir havada öğrencileri dersliğe tıkmak güzel olmazdı. Zaten bugün anlatacağı konu da çok önemli sayılmazdı. Sınıfa girmeden kapıdan kafasını içeriye uzattı ve öğrencilere baktı. Hepsinin gözleri bezgin bir şekilde boş gözlerle etrafa bakınıyordu.
“Böyle asık suratları olan öğrencilere ders anlatmak istemiyorum ben. Çabuk sınıftan çıkın ve beni takip edin!” Öğrenciler şaşkın bir şekilde profesörü takip ederken Amié gülümsememek için kendisini zor tutuyordu. Öğrencilerle birlikte bahçeye geldiğinde hepsine oturmalarını işaret etti ve kendisi ayakta kalmayı tercih etti. Rüzgar saçlarını geriye doğru savururken yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve konuşmaya başladı.
“Havanın güzelliğinden faydalanıp bahçede ders işleyebileceğimizi düşündüm… Yolda kaybettiğimiz vakti telafi etmek adına hemen derse geçiyorum.” Kuş cıvıltılarıyla dans edercesine konuşuyordu. Hava soğuk olmasına rağmen, güneş soğuğu kırıyordu neyse ki. Yoksa Monique ona bir hayli kızabilirdi. Böylesine tehlikeli günlerde derslere zar zor gelen öğrencileri bir de bahçeye çıkarmak hiç akıl karı değildi…
“Göktaşı uzaydan dünya yüzeyine düşen maddelerin genel adı. Dünya atmosferine ortalama olarak senede birkaç bin göktaşı girer. Ancak bunların, beş yüz kadarı buharlaşmadan yere göktaşı olarak düşer. Göktaşları, Dünya atmosferine saniyede 11-72 km arasında değişen bir hızla girerler. Sürtünmeden meydana gelen ısıdan dolayı büyük bir kısmı eriyerek toz parçacıkları halinde yeryüzüne inebilir. Büyük gök taşları atmosferde gözlenebilir. Gökaşları bir gök taşı olmak zorunda değildir. Bir yıldız bir element bir gezegen olabilir.Meteor uzayda gezinirken bir gezegenin çekim kuvveti onu kendine çekerek hızlandırır ve gezegene çarparak patlama oluşturur.” Her zaman yaptığı gibi yine bir çırpıda anlatacağı her şeyi bitirmişti. Gözlerini gökyüzüne doğru çevirdi ve bir süre öylece kaldı. Atmosfer, göktaşları, gezegenler… Bunlar her zaman ilgisini çekmişti genç cadının. Daha küçücük bir çocukken babasının ona aldığı teleskopu hatırladı bir an. Ne kadar mutluydu o zamanlarda. Gözlerini tekrar sınıfa çevirdi, şimdi biraz daha neşeli görünüyordu öğrencileri.
“Soracağınız herhangi bir soru yoksa dağılabilirsiniz.”Rp out: * İlk yazana +2 puan.
* Ders rp'si 400 kelimeyi geçmesin.
* Rpler lütfen en az 15 satır olsun.