Amié de ince kollarını boynuma dolayıp başını göğsüme yasladığında mutlu olmak için ihtiyaç duyduğum her şey vardı. "Her şeyden vazgeçtiğimde bile sadece senin aşkınla ayakta kalabiliyorum. Bir daha asla şakasını bile yapma bana." Yavaş yavaş saçlarını okşuyor, ona böyle bir şeyin asla olmadığını ve olamayacağını anlatmak istiyordum. Sözsüz, vücut diliyle anlaşabilmek, saatlerce müzik dinleyip kadeh tokuşturmak istiyordum. Amié'yi öylesine istiyordum ki, kulağına sessizce "Seni Seviyorum" diye fısıldadım. Sessizdi, çünkü kalbimden geliyordu. Uzun bir süre birbirimize sarıldıktan sonra usulca başımı eğdim ve uzun yıllar ayrı kalmalarının intikamını almak istercesine sert bir şekilde dudaklarımızı birbirne kenetledim. Saçları ellerimde, dudakları dudaklarımda ne kadar kaldık bilmiyorum. Gözlerimi tekrar açtığımda Amié'ye gülümsedim ve az önce o barı dağıtanlar bizler değilmişiz gibi elini sıkıca tutup bedenini kendime doğru çektim. Bir elim belinde, onu hissedebileceğim bir mesafedeydi. Çantasını koltuktan alıp ona uzattım, gülümseyerek hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmek istedim. "Şimdi seni ve Rose'u güzel bir yemeğe çıkartmalıyım. Karnım çok acıktı. Sen acıkmadın mı? Viski beni hep acıktırmıştır." Birlikte olmak isteyeceğim kadını buldum işte ben. Kavgadan sonra eskisi gibi tutkulu olabildiğim, ihtiyacım olan kadını.. Bırakır mıyım?
~Son