| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Briseis Irma Silimauré
RP Yaşı : 20 Mesaj Sayısı : 13
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Haz. 22, 2012 1:45 pm | |
| Yaşı: 18. İstediğiniz Meslek: Balerin.
- Spoiler:
oyunumun okunduktan sonra silinmesini rica ediyorum.
Üyenin isteği üzerine silindi. Clary ~
|
| | | Roxanne DelacroixVII. Sınıf
RP Yaşı : 17.5 Mesaj Sayısı : 1679 Gerçek Adı : roxy foxy :) ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Paz Haz. 24, 2012 12:21 pm | |
| Gecikme için üzgünüz. Rütbeniz veriliyor. |
| | | Briseis Irma Silimauré
RP Yaşı : 20 Mesaj Sayısı : 13
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Ptsi Haz. 25, 2012 3:51 am | |
| rol oyunumun silinmesini rica etmiştim... |
| | | Clary Bernstein
RP Yaşı : 16 Mesaj Sayısı : 1650 Gerçek Adı : Derya Yaş : 28
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Ptsi Haz. 25, 2012 11:26 am | |
| |
| | | Amy Patrice Olvia
RP Yaşı : 27 Mesaj Sayısı : 172 Gerçek Adı : Naz Yaş : 31
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Haz. 28, 2012 10:16 pm | |
| Karakterin Adı: Amy Patrice LequeslyeYaşı: 25 İstediğiniz Meslek: Bakan Müsteşarı ve bununla beraber mümkünse balerin.
- Spoiler:
Yağmur damlaları cama sertçe vuruyordu. Amy gözlerini açtı kendini oldukça bitkin hissediyordu. Şimdi gözlerinin önündeki bembeyaz tavan kararıyordu. Yataktan kalktı ve odasının camına gitti, küf rengi perdeyi çekti. Londra’nın o kasvetli havasıyla burun burunaydı şimdi. Cama o kadar yaklaşmıştı ki camın üzerinde nefesinin buğusu çıktı. Sağ elinin işaret parmağını kaldırdı ve buğunun üzerine bir harf çizdi. ‘’M’’
Mutfağa geçip kendine sert bir kahve yaptı. Kahvaltı etmek istemiyordu, kahvesini yudumladıkça kendini daha iyi hissetmeye başladı. Ayaklarını sürte sürte banyoya girdi. Aynadaki görüntüsüne bakınca donakaldı. Saçları birbirine karışmıştı gözlerinin alttı mosmordu ve gözleri bir o kadarda şişti. Düzeltmek istercesine ellerini saçlarına geçirdi. Yatıştırmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Saatine baktı 10.00. Evet yalnızda iki saati vardı, yetişebilirdi. Üzerindeki geceliğini çıkarıp yere bıraktı. Hemen kendini soğuk suyun altına attı.
Saat 11.30 olduğunda hazırdı. Boy aynasının önünde durdu. Saçları güzelce taranmış ve iri bukleler halinde sırtından dökülüyordu. Gözlerini hafif bir makyajla pürüzsüzleştirmişti. Dudağına ise şeftali rengi o çok sevdiği rujunu sürmüştü. Tabi ki bunlara o çok sevdiği lacivert pantolonu ve beyaz gömleği eşlik etmişti. İş görüşmesine gider gibi olmuştu, ama iş görüşmesi olmasa da ciddi bir görüşmeye gidiyordu. Ne ahım şahım hazırlanmış bir görüntü, ne de yataktan çıkmış gibi bir görüntü vermek istemiyordu. Şuan tam istediği gibiydi. Gömleği biraz dardı ve iri göğüsleri içinde her an patlayabilirmiş gibi duruyordu ama Amy bunu umursamadı. Kırmızı topuklu botlarını ve kırmızı kabanını alıp evden hızlıca çıktı.
Sokaklar boştu. Yağmur delicesine yağıyordu ve gökyüzü karanlıktı sanki akşam oluyor gibiydi. Amy adımlarını hızlandırdı. Şimdi hızla yürüdüğü Londra sokaklarında topuklarının sesi dört bir yana yankılanıyordu. İşte Starbucks sokağın köşesinde görünmüştü. Gerildiğini hissetti ve bunu göstermemek için, yüzüne o meşhur yalancı gülümsemesini yerleştirdi. Ne olur ne olmaz diye düşündü, şuan onun içerde olmadığını ve her zaman ki gibi geç kalacağını bilse de bunu yaptı. Dükkanın kapısını hafifçe açtı. Göz ucuyla etrafına bakındı. Dikkatli bakmasına gerek bile yoktu, her zaman ki gibi geç kalacaktı. Cam kenarında bir masaya oturdu. Beklemek canını sıkıyordu. Ufak tefek sarışın bir garson yanına doğru yaklaştı ve gülümsedi. Tam ağzını açacaktı ki Amy fırsat vermeden eliyle onu durdurdu. ‘’ Sert bir kahve lütfen. ‘’ Çocuk şaşırmış bir şekilde geri döndü. Az önceki gülümsemesi hala yüzündeydi ama eskisi gibi içten değildi, oyuncağı elinden alınmış hayal kırıklığı yaşamış bir çocuğa benziyordu şimdi. Az sonra aynı çocuk kahvesini getirdi ve hiçbir şey demeden gerisin geriye yürüdü. Amy ellerini bardağın etrafına sardı. Elleri buz kesmiş olacaktı ki bu ona iyi gelmişti. Kırmızı ojelerine baktı her zaman ki gibi kusursuz görünüyordu. Sabahtan beri bu ikinci kahvesiydi, ve bu gidişle oldukça zor bir gün olacağa benziyordu. Amy buradan çıkar çıkmaz bir bara gitmek istedi. Sanırım kahveye değil de iyi bir cin toniğe ihtiyacı vardı.
‘’Selam Amy’’
Bu sözlerle düşüncelerinden ayrıldı. Kafasını kaldırdı ve yıllardır unutmadığı o yüzle karşı karşıya geldi. Kusursuz sarı saçları uzamıştı, ve ona çok yakışmıştı. Yeşil gözleri parlıyordu, ama sanki bir şeyler eksikti o gözlerde. Amy bunun ne olduğunu açıkça merak etmişti. Yaşlanmış görünüyordu, oysaki sadece 6 yıldır görmüyordu onu. Kendisinin ne durumda olduğunu merak etti, acaba oda onun için böyle mi düşünüyordu.
‘’Ah ,selam’’ diyebildi daha sonra sesin kendisinden çıktığına o bile inanamayarak. Adam karşısındaki sandalyeyi yavaşça çekti ve oturdu. Ellerini masanın üzerinde kavuşturdu. Gözleri direk Amy’nin gözlerinin içine bakıyordu. Amy bakışlarını camdan dışarıya kaçırdı. Şimdi Londra kötü hava şartlarına rağmen hareketlenmişti.
‘’Seni iyi gördüm, hem de oldukça iyi.’’ Ah, kahretsin bu bir iltifat mıydı şimdi? Teşekkür mü etmesi gerekiyordu, yoksa kendisiyle dalga mı geçiliyordu? Yüzüne daha sert bir ifade yerleştirdi. Ne kadar hoşuna gitse de gevşemek şuan en son isteyeceği şeydi.
‘’Teşekkürler’’ dedi donuk bir ses tonuyla. Yüzü şimdi tamamen ifadesizleşmişti karşıdaki adamın. Elleriyle oynamaya başladı. Amy’nin gözleri ellerine kaydı. İşte bunu beklemiyordu. Elleri kusursuz bir şekilde ordaydı. Uzanıp onları tutabilirdi, ta ki sol elinde parlayan yüzüğü fark edene dek. Demek evlenmişti. Doğru ya Amy ne bekliyordu ki? Kendisi gibi yas tutmasını mı? Bu konuyu aklından uzaklaştırdı yenik düşmek istemiyordu.
‘’ Hayat nasıl gidiyor? ‘’ Hala konuşuyordu. Amy şuan onun çenesine iyi bir yumruk atıp dağıtmak istedi. Kötü bir şey dememişti ama Amy kaldıramıyordu. Gözlerini kıstı ve delici bakışlarıyla koyu kahve gözlerini direk yeşil gözlerine dikti.
‘’Söylesene, bu seni neden ilgilendiriyor? ‘’ Adam afalladı açıkça bunu beklemediği belli oluyordu. Amy’nin koltukları kabardı ona acı çektirmek hoşuna gitmişti. Yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi ve gözlerini kaçıran adamın gözlerini yakalamak için durmadan çabaladı.
‘’Demek hala unutmadın.’’
‘’Neyi? ‘’ Amy konuşmanın iyi bir yere varmayacağını biliyordu. Zaten ne bekliyordu ki, sarılıp öpüşüp ayrılmayı mı? Hayır, bu masadan geldikleri gibi iki yabancı olarak ayrılmalıydılar.
‘’Hadi ama Pats, ismimi bile söyleyemiyorsun.’’
Şimdi afallama sırası Amy’deydi. Pats, bu kelimeyi onun ağzından duymayı özlemişti. Zaten bunu ona bir tek o söylüyordu. Birde nefret ettiği babası. Amy bazı zamanlar ikinci adının Patrice olduğunu bile unutuyordu. Babasının istediği bu addan kesinlikle nefret ediyordu ama, şuan bu kelime onu büyülemişti. Aptallaşma diye düşündü içinden, ona yenik düşemezsin. Kafasını kaldırdı ve gözlerini tekrar adamın gözlerine dikti, bu defa pis pis sırıtan kendisi değil de, karşısındakiydi.
‘’Belki de gerek duymuyorumdur Mike, ne dersin? Ayrıca bana bir daha Pats demeni istemiyorum. Onu ancak hala hayatımda olanlar söyleyebilir. Oysa sen geçmişten gelen bir hayaletsin benim için. Sahi söylesene neden görmek istedin beni? Yıkıp döktüğünü görmek için mi? Öyleyse üzgünüm ama bak hala hayattayım. Sensizde yaşayabiliyorum, iyi bir şekilde.’’
Amy’nin şimdi gözleri dolmuştu ama Mike bunu kesinlikle görmemeliydi. Çünkü Amy ne zaman ağlasa ona sarılırdı, öperdi… Şimdi ne yapardı Amy bilmek istemiyordu. Saçlarını geriye doğru salladı ve bakışlarını dükkanın içinde gezdirmeye başladı. Evet bakıyordu ama görmüyordu. Hatta kolunu uzatsa dokunacağı şu mor saçlı kızla her tarafı delik deşik oğlanın böyle bir ortamda bile işi pişirdiğini görmüyordu. Sadece gördüğü ona bakmasa bile Mike’ın suratıydı. Ama o surat şuan karşısında oturandan çok daha farklıydı, ona gülümsüyordu, belkide onu seviyordu…
‘’ Ah Pats, hadi ama üzgünüm. Ben seni sadece görmek istedim, sadece görmek. Eski bir dost gibi. Sonuçta başımıza o, şeyy… yani o ne olduğu bilinmez şey gelmeseydi şuan hala çocukluktan gelen dostluğumuz sürüyor olacaktı. Hatta belki şuan kalkıp eskisi gibi yağmurun altında deli gibi koşturuyor da olabilirdik. Baksana ben evlendim. Sende kendi yolunu çizmişsin, neden hala böyle yapıyorsun ki? Lanet olsun sen hiçbir şeyi unutamaz mısın? Hala bir çocuk gibisin, küçük bir çocuk gibi. Benim Pats’ım nerede? ‘’
Amy gözlerini sıkıca yumdu. Mike’ın sesi cümleleri ilerledikçe yükseliyordu, yükseliyordu ve yükseliyordu. Ya da sadece Amy’e öyle geliyordu. Bu söyledikleri çok ağırdı, Amy bu lafların altında asla kalmamalıydı.
‘’ Vay be Mike hiç değişmemişsin. ‘’ Yüzüne alay eden gülümsemesini yerleştirdi. Çünkü tam anlamıyla şimdi alay etmeye başlayacaktı.
‘’ Çocukluğundan beri ne olduğu bilinmez şey he? Çocukluğumdan beri gelen bir aşk diyordun bundan sadece altı sene önce. Hala dost olabileceğimize nasıl cüret edersin? Evet adını bile söylemedim çünkü gerek bile duymadım. Buraya da beni neden çağırdığını çok iyi biliyorum. Evlendin, güya mutlusun güya beni unuttun. Aptal olma Mike, sana acıyorum. Beni kırık dökük görmeye mi geldin bilmiyorum ama, kırık dökük olan sensin. Kuyruğunu sıkıştırıp parmağında yüzük varken bile bana geldin. Tam sana yakışır bir hareket. Bende buraya geldim çünkü ciddi anlamda ne diyeceğini düşünüyordum. Ve duymak istedim. Şimdide ne düşünüyorum biliyor musun, iyi ki gelmişim. Senin bu durumda olduğunu bilmek güzel.’'
Hızla ayağa kalktı Mike’ın yüzüne bile bakmadan çantasını kaptı ve yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki saçlarını savurarak geri döndü. Adam umutla tekrar baktı Amy’e.
‘’ Bu arada, sana mutluluklar Mike. Umarım acını başkalarında avutmuyorsundur. ''
Amy şimdi adeta kahkaha atıyordu. Dükkandan kahkahaları eşliğinde çıktı. Camın önünden geçerken dönüp ona baktı. Şimdi Mike kafasını önüne eğmiş öylece duruyordu. Yaşlanmış gibiydi. Sanki yirmi yedisinde değil de otuz yedisinde gibi duruyordu.
Amy adımlarını hızlandırdı. O kahkaha gerçektende ona ait miydi? Peki ya o sözler. Kendine inanamıyordu. Öfkeden deliye dönmüştü ve canı yanmıştı. Her zaman yaptığı gibi canını yakanında canını yakmıştı. Yağmurun altında deli gibi koşmaya başladı. Lacivert pantolonunun paçaları şimdi çamur kaplıydı. Saçları adeta duştan çıkmış gibi sırılsıklamdı. Koştukça koşuyordu. Koştukça kendini rahatlamış hissediyordu. Oysa onu rahatlatan şeyin ağlıyor olduğunu yağmurun etkisiyle hissetmiyordu…
|
| | | Brianna BennetÜç Süpürge Sahibesi
RP Yaşı : 27 Mesaj Sayısı : 151 Gerçek Adı : Brianna Yaş : 30 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan: | Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Haz. 28, 2012 10:48 pm | |
| |
| | | Amy Patrice Olvia
RP Yaşı : 27 Mesaj Sayısı : 172 Gerçek Adı : Naz Yaş : 31
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Haz. 29, 2012 12:37 am | |
| Balerin rütbem verilmeyecek mi acaba? |
| | | Celia MarlowHogwarts Müdiresi
RP Yaşı : 49 Mesaj Sayısı : 1287 Gerçek Adı : Celia Monique Marlow Yaş : 30 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Haz. 29, 2012 6:11 pm | |
| Malesef, aynı anda bakanlıkta önemli bir rütbeye sahip olup başka bir rütbe daha alamazsınız. |
| | | Jeanne Boucher
RP Yaşı : Otuz üç. Mesaj Sayısı : 105 Gerçek Adı : Ceren.
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü C.tesi Haz. 30, 2012 1:05 am | |
| Karakterin Adı: Lucretia Grisshold. Yaşı: Yaş otuz beş. İstediğiniz Meslek: Büyüceşura Baş Hakimi Örnek Rp: Ben Alexis, Amélie, Hestia ve geriye kalan bilmem kaç karakterin sahibesi. |
| | | Celia MarlowHogwarts Müdiresi
RP Yaşı : 49 Mesaj Sayısı : 1287 Gerçek Adı : Celia Monique Marlow Yaş : 30 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü C.tesi Haz. 30, 2012 1:52 am | |
| Memnuniyetle kabul edildi Bayan Grisshold. |
| | | Adelãine Jeuxfants
Mesaj Sayısı : 6
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü C.tesi Haz. 30, 2012 10:36 pm | |
| Adelaine Jeuxfants 25 Hogwarts Yüksek Müfettişi. - Spoiler:
"Bir rüya gibiydi. Beklemediğim bir anda geldi, bir müddet sürdü ve anîden sona erdi." Geçmişle yüzleşmek ne kadar zorlayıcı olabilirdi ki? Büyücü dünyasında patlayan haberler tanıdık isimleri barındırınca, bilinçsizce bir kaosun ortasında bulmuştu kendini Adela. Geçmişin puslu sayfalarından kopup gelen bir isim yüzünden hayatı allak bullak olmuş, yaşadığı o aptal duygular aklına gelmişti. Mazide kalmış bir isimden etkilendiği yada ilgi duyduğu asla söylenemezdi. Neden onunla konuşma ihtiyacı hissediyordu peki? Scott'a taptığı aşikardı ancak eskiden kendisi için değerli olan birinin acı çekmesi üzmüştü onu. Evet, neden tam olarak buydu. Karakterinde meydana gelen değişimler onu tamamıyla farklı biri yapmıştı. Kasvetli ve soğuk ruhunun yerini, samimi ve neşeli biri almış, katı kuralları ve keskin fikirleri gün geçtikçe körelmişti. Tüm bu köklü değişimlerin tek bir nedeni vardı: Scott... Hayatının monoton çizgisine bir ışık gibi doğan bu genç adam, bataklıktan kurtulup, yıldızlara ulaşmasını sağlayan bir tanrıdan başka birşey değildi. Zorluklara boyun eğmemesini sağlayan büyük bir destekçi ve hayatındaki tek güven kaynağı olmuştu. Birine bu denli çok bağlanmak doğru muydu? Bu soruya verecek bir yanıtı yoktu, zaten bu soruyu umursadığı söylenemezdi. Tek istediği, uzun zaman sonra yakaladığı mutluluğu kaybetmemekti. Elindekileri yitirmemek konusunda savaşmaya oldukça kararlı iken, geçmişten gelen bir duygu fırtınasınında bunu bozmasına izin vermeyecekti. Bir hezeyan dalgası içerisinde savrulup, macera yaşamamak konusunda bir karar almıştı ve tüm mantığını kullanarak aldığı bu kararı uygulamaktan geri kalmayacaktı.
Değişimler, hayatın yeni bir sayfasını açmaya çalışırken istem dışı gerçekleşen oluşumlardı. Geçen zaman sadece kendini mi değiştirmişti, yoksa yıllar önce aşık olduğunu sandığı adam da değişim yaşamış mıydı? Adelã, Archles ile görüşmeye giderken zihninde tam anlamıyla beliren beliren tek unsur, onun mavi gözleriydi. Buğday tenine mükemmel bir derinlik veren bir çift mavi göz... Bir okyanus dalgası kadar büyüleyici, gökyüzü kadar berrak ve manîdar bu gözler, insanı çoğu zaman etkilerdi. Köklerinden aldığı bu ten rengi ve kendi seçimi sonucu bıraktığı kirli sakalı, küt biçimli suratına oldukça etkileyici bir bütünlük yaratırdı. Eski sevgiliyle görüşmek söz konusu olsa bile, içinde en ufak bir korku yoktu, ondan etkilenmeyeceğini biliyordu. Tüm bu fiziksel mükemmelliğe sahip olan Archles'in karakteri, düzgün fiziğiyle tam anlamıyla bir tezatlık oluşturuyordu. Vurdumduymaz, alaycı ve egoist... Kendini merkezine koyduğu dünyanın içerisinde, duygularından ırak bir yaşam sürdürüyordu belki de. Tıpkı Adela'nın eskiden yaptığı gibi... Bu bir kaçıştı. Acizlikten, paylaşma isteğinden ve belki de kaybetme korkusundan kaçış. Ama bu sefer bunun olmaması gerekiyordu. Büyücü dünyasında patlayan haberler, karşısındakini muhakkak incitmiş olmalıydı. Şizofren bir babanın yarattığı kaos ortamı, St. Mungo'da sonuçlanan bir hayat ve sonsuzluğa ilerlemiş iki ruh. Tüm bunlar oldukça can yakıcı, hasar verici ve muhtemelen değişim yaratıcı olmalıydı.
İngiliz mimarisinin atılan her adımda insanın ruhuna işlediği, Diagon yolu sokaklarından birinde ilerliyordu Adela. Onu burda bulacağını biliyordu. Londra vazgeçilmezleri arasında, kalıcı bir yere sahipti. En azından bir müddet önce böyleydi -hem bu gün buluşmak konusunda bir planları bulunmaktaydı.- Gece vaktinden olsa gerek, oldukça tenha olan sokakta rüzgar uğultusu dışında hemen hemen hiç ses yoktu. Yol boyunca attığı sık adımlar onu şaşanın eksik olmadığı o tanıdık yere getirmişti. Black Pearl... Derin bir nefes aldıktan hemen sonra, kalp ritmine tezat bir yavaşlıkla içeri girdi Adela. Evet, burası hiç değişmemişti hala eski görkemiyle ve ihtişamıyla büsbütün aynıydı. Merdivenlerden yavaşça inerken, dışarıdaki soğuk havanın etkisini silmeye çalışan hafif müziğin, damarlarında akan kanı muhteşem bir dinginliğe götürdüğünü hissetmişti. Birkaç adım attıktan sonra tanıdık simaların belirmeye başladığını fark etti Adela. Yıllar önce mesken edindiği bu yer, bir iki değişim evresi geçirmiş olsa bile genel hatlarıyla aynıydı. Hala kasvetli ve ilginç bir biçimdi dinginlik vericiydi. Bar noktasına doğru ilerlerken, mavi gözleri ile "o" tanıdık simayı arıyordu. Bir yandan onu ararken, diğer yandan da geçmişte ne kadar ahmak olduğunu düşünüyordu. Aptal bir aşık gibi, duygusuz bir karakterin peşinden gidip hayatı kendine ve çevresindekilere zindan etmişti. Lanet duygularını dizginleyebilmesi oldukça uzun zaman almış olsa da bunu atlatmıştı. Evet, artık o Scott ile beraberdi ve bir bütün oluşturmak konusunda kararlıydı. Attığı adımlarla senkronize biçimde, kafasındaki yüzlerce soru işaretini yanıtlamaya çalışırken, Archles'i biraz ileride gördüğünü fark etti. Yıllar onu hiç değiştirmemişti. Hala aynı mükemmel görünüme ve aynı sevecen mimiklerle hareket etme kabiliyetine sahipti. Peki ya karakteri? Hala eski bencil Archles miydi karşısındaki? Bunu öğrenmenin tek bir yolu var gibiydi. Derin bir nefes aldıktan sonra, kafasındaki soru işaretlerinden kurtulmaya karar verdi Adela.
"Seni burada bulacağımı biliyordum Frohagen."
|
| | | Celia MarlowHogwarts Müdiresi
RP Yaşı : 49 Mesaj Sayısı : 1287 Gerçek Adı : Celia Monique Marlow Yaş : 30 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü C.tesi Haz. 30, 2012 11:03 pm | |
| |
| | | Arnold Revion Bloom
Mesaj Sayısı : 23
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Tem. 20, 2012 12:57 am | |
| Arnold Revion Bloom 24 Hogwarts Baş Şifacısı
Steven Arthur Bloom diğer karakterim. |
| | | Roxanne DelacroixVII. Sınıf
RP Yaşı : 17.5 Mesaj Sayısı : 1679 Gerçek Adı : roxy foxy :) ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Tem. 20, 2012 1:05 am | |
| Rütbeniz verildi. |
| | | Arthur Ellwood
RP Yaşı : +1000, yaşı tam olarak bilinmiyor. Mesaj Sayısı : 289 Gerçek Adı : Ergin Yaş : 27
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Tem. 26, 2012 9:52 pm | |
| Karakterin Adı: Delling Ellwood Yaşı: +1000 Gerçek yaşı bilinmiyor. İstediğiniz Meslek: Sanatçı. Yıllardır sahte isimler kullanarak her sanat ile uğraşmıştır. Bu yüzden sadece Sanatçı rütbesi verilmesini istiyorum. -Diğer hesaplarım Brian Walters ve Seth Lucas Hernandez rp'ye gerek yoktur sanırım. |
| | | |
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |