AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 İtiraf

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

İtiraf Empty
MesajKonu: İtiraf   İtiraf EmptyPerş. Tem. 19, 2012 3:29 am

Şafak vaktiydi, herkes mışıl mışıl uyuyordu. Yatakhanedeki tek gürültü “Şişko Marco’nun” horlamasıydı. Lakabından anlaşılacağı üzerinde şişmandı Marco ve horlaması oldukça rahatsızlık vericiydi. Onun yanında yatanlar, yastıklarını yüzüne siper etmişti. Sadece bu yöntem onların rahat bir uyku geçirmesini sağlıyordu ama oldukça zordu. Her sabah tutulan boyunları yüzünden inlemeleri kulak tırmalayıcıydı. Üzerinde ürperti hisseden Steven, gözlerini yavaş yavaş araladı. Güneş ışıklarının eşsiz rengini gözlerine iyice doldurdu. Derin bir nefes çekti ve yataktan doğruldu. Sağ eliyle, boynunu ovaladı. Ellerini saçlarında gezdirdikten sonra iyice gerildi. Uzun bir esneyişle üzerindeki uykuyu silkip attı. Yumruk şeklindeki ellerini yatağa iyice bastırdı. Ağır ağır yataktan kalktı. Rahatlamak için birkaç esneme hareketi yaptı. Yerinde sıçrayıp terden sırılsıklam olan tişörtünü çıkardı. Birisi yatakhaneyi soğutan tılsımı kırmıştı ve kim olduğu henüz bulunamamıştı. Steven o kişiyi eline geçirdiğinde yapacaklarını biliyordu, onu bir güzel benzetecekti. İçerisi hamam gibiydi. Pencerede yoktu. Buna bir süre katlanacaklardı, yeni bir tılsım yapılana kadar. Vücudundaki terlerini tişörtüne sildi. Tişörtü yatağın üzerine bıraktı. İyi bir duş alması gerekiyordu. Gardırobundan gözüne takılan ilk tişörtü üzerine geçirdi. Cüppesini yanına aldı. Asasını cüppesinin cebine iliştirdi ardından banyoya doğru hızlı ama sessiz adımlarla ilerledi. Horultusu git gide artan Marco’ya baktı ve içinden lanet okudu. Ayakkabısının bağcıklarının açık olduğunu fark ettiğinde neredeyse düşecekti. Yardımına Arnold yetişmişti. Onu yüz üstü merdivenlerden düşmekten kurtarmıştı. Yüzü dağılabilirdi.
Sağ ol Arnold, sen olmasan ne yapardım.” dedi ve dostunun omzuna dokunarak ona gülümsedi. Ağır ağır eğildi ve açık olan bağcıklarını özenle ve dikkatli bir şekilde bağladı. Tekrar Arnold’a gülümsedi ve dilsiz çocuğa el sallayarak oradan uzaklaştı. Merdivenleri ikişer ikişer indikten sonra IV. Kata vardı. Banyo kapısını araladı. İçeride kimse yoktu ama bir musluk açıktı. Her yeri gölcükler kaplamıştı. Ayakkabılarının suda çıkardığı “şapırdama” sesi hoşuna gitmişti. Kulağa bir ezgi gibi geliyordu. Sözleri olmayan bir ezgi. ..

Duş aldıktan sonra uykusu iyice açılan ve rahatlayan Steven, vücudunu iyice kuruladı. Vücudunda tek bir ıslak yer bırakmayana kadar kendisini sildi. Banyonun kapısına astığı cüppesini giydi. Kravatını bağladıktan sonra boynuna astı. Kendisine bakmak için banyodan çıktı ve aynanın önüne gitti. Gölcükler kurumuştu ama odada hala nem vardı. Aynada kendine bakıp, kravatını düzeltti. Arkasında bir gölge olduğunu fark etti. Ortam çok fazla aydınlık değildi ve seri hareketlerle cüppesindeki asasını çıkardı. “Lumos Maxima!” diye haykırdı arkasına dönerken.
Hey! Ne yapıyorsun Steven, beni kör etmeye mi çalışıyorsun?” diye inledi çocuk. Kim olduğunu çıkaramamıştı. Sonra asasını söndürdü.
Pardon, karanlıkta seni tanıyamadım Paul.” diyerek mahcup bir sesle çocuktan özür diledi. Asasını, cüppesinin iç kısmındaki cebe koydu. Kalbi hala olayın etkisiyle hızlı atıyordu. Ürkmüştü. Banyodan seri adımlarla çıktı. Çıkardığı kıyafetlerini gardırobuna bırakmak için yatakhaneye koşar adımlarla ilerledi. Uyuyan “Şişman Kadını” öksürerek uyandırdı. Uyku sersemi olan kadın gözlerini ovuşturdu ve acıyla Steven’a baktı. “Şifre lütfen.” diye inledi. Steven şifreyi söyledikten sonra ağır ağır açıldı. Steven içeriye girdikten sonra hızlıca kapandı. Yatakhaneye giden merdivenleri aştı. Yatakhane kapısını sertçe itti. Duvara çarpan kapı, oldukça gürültü çıkardı. İç çeken Steven için çok geçti. Birkaç kişi uyanmıştı bile. Bunlardan biri de Marco idi. Marco’ya bakarak gülümsedi.
Ne o, kendi horlamana mı uyandın?” diyerek kahkaha attı. Sinirlenen Marco’nun suratı kızardı. Elini havaya kaldırdı. Savurmak üzereyken yatağa yığıldı. Yatak acıyla gıcırdadı. Kıyafetlerini gardırobuna bıraktıktan sonra kapıyı mandalından çekti. Sinsi bir gülümse suratına hâkim oldu. Çıkarken kapıyı sertçe kapattı. Gene oldukça büyük bir gürültü çıkardı. İçeriden birkaç kişinin daha uyandığı fikrine kapılmasını sağlayacak sesler duydu. Steven, kahkahalar atarak iniyordu merdivenleri. Bunu ne kadar yaparsa yapsın onu hep güldürecekti.

Kahvaltı vaktinin geldiğini fark ettiğinde okuduğu kalın ama bir o kadar hafif kitabı masanın üzerine bıraktı. Cılız yanan şömine içini ısıtmıştı çünkü banyo yaptıktan sonar üşüme gibi bir alışkanlığı vardı Steven’ın, rahatsız edici bir alışkanlık. Oturmaktan kırışan cüppesini alttan çekiştirerek düzeltti. Yeni uyanan arkadaşlarına gülümsedi ve kahvaltıya kendisiyle birlikte inmelerini davet etti. Seve seve kabul ettiler ardından birlikte Büyük Salon'a inmeey koyuldular. Büyük Salon’a inerken koyu bir tartışmaya girdiler. Konu Quidditch Dünya Kupasını kim kazanacağıydı. Steven, fanatik bir taraftar olarak İngiltere’nin kazanacağını düşünüyordu. Mitch, Steven ile aynı görüşte değildi. İrlanda’yı tutuyordu ve İngiltere’nin finale dahi çıkamayacağını savunuyordu. İkilinin sesi yükselmeye başladığında yanlarındaki arkadaşları onları uyardı. Kendilerine çeki düzen verdiler. Steven, Mitch’in yanına gitti ve kulağına doğru eğildi.
İddia çok açık o zaman. ” dedi ve sırıttı. “Bahis 10 Galleon. Var mısın yok musun?
Varım. ” diye çıkıştı Mitch. Steven ile el sıkıştılar. Böylece iddia resmileşti. Büyük Salon’a vardıklarında birçok öğrenci iştahla tabaklarındaki yemekleri silip süpürüyordu. Steven’ın gözü Şişko Marco’yu aradı ama orada değildi. Şaşırılacak bir durumdu. Buna çok sevinmişti çünkü karnını iyice doyurabilecekti ve kimse tabağına ilişmeyecekti. Gryffindor öğrencilerine ayrılan masaya oturdu. Bir tabak aldı ve önündekileri iyice süzdü. Birkaç parça domuz pastırması, iki parça domates ve biraz yumurta koydu tabağına. Randy’den suyu uzatmasını istedi. Bardağı yarısına kadar doldurduktan sonra yemeklere odaklandı.
Tabağının yarısını bitirdiğinde gözü bir gazeteye takıldı. Çocuklar kendi aralarında konuşuyorlardı.
İngiltere kesinlikle şampiyon olacak, çok formlarındalar. Gelecek Postası Quidditch Muhabirlerinin ne dediği umurumda değil. İrlanda’nın egemenli artık bitecek.
" İddia kabul edilmiştir.” Steven, kendisini tutmayıp kahkaha attı. Herkesin dönüp kendisine baktığını fark ettiğinde kahkahasını yarım bıraktı. Tabağını son lokmasına kadar bitirdi. Çatalın altında duran peçeteyi kullanarak ağzını sildi. Peçeteyi tabağın üstüne bıraktı.

***
Avludaki taş bankların üzerinde oturuyordu Steven. İki kolunu bankın arkasına yasladı. Sağ bacağını, sol bacağının üzerine doksan derecelik bir açıyla attı. Bu şekilde oturmayı çok seviyordu. Kafasını geriye doğru yaslayıp, ciğerlerine iyice temiz hava çekti. Zeminindeki birkaç yosun dışında oldukça temizdi Avlu. Kolonlara sarılmış sarmaşıklar, büyük saksılara ekilmiş begonyalar, eşsiz kuşların cıvıltısı ve sessiz bir ortam… Kafa dinlemek için harika bir yerdi ve vakit öğleni bulmuştu. Derslerden çıkan öğrenciler genellikle buraya geliyordu, oldukça güzel bir yerdi. Londra’nın yağmurundan sıkılan öğrenciler için eylül ayında güneş olağandışı bir durumdu. Omuzları ağrıyan Steven, kollarını bacaklarının üzerinde birleştirdi. Oldukça keyifli ve mutluydu. Bugün girmesi gereken bir dersi vardı sadece. Ona da saatler vardı. Güneşin tadını çıkarmayı planlıyordu. O sırada kapıya doğru baktığında avluya giren birisini gördü. Onu görür görmez kalp atışlarını duyar olmuştu. Elini kalbine doğru götürerek, orayı biraz ovaladı. Kuruyan dudaklarını, yanında bulundurduğu suyla ıslattı. Kana kana son damlasına kadar içmişti suyu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aurélien Rhodanthe

Aurélien Rhodanthe

RP Yaşı : 17
Mesaj Sayısı : 301
Gerçek Adı : Auré.
Yaş : 30

İtiraf Empty
MesajKonu: Geri: İtiraf   İtiraf EmptyC.tesi Tem. 21, 2012 12:01 am

Aynadaki yansıması mükemmellikle doluydu. Güzel gözleri duygu dolu ve yüzü bir meleğin masumluğunu taşıyordu. Herkesi kendine hayran bırakan benliği artık onun için çok yabancıydı. Duyguları ve mantığı arasında tutsaklaşmış ruhu, sevgiyle atan kalbi her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Kendine bunu nasıl yapabilmişti? Ya da Dean bunu ona nasıl yapabilmişti? Tek bağlılığını, sevgisini nasıl bu hale getirmişti? Parçalanmış bir kalbin kalıntılarını daha da incitmeye gücü yeter miydi? Ellerini masanın üzerine dayayarak destek aldığında, öfkesi haşin bir rüzgar gibi benliğini ele almıştı. ‘’Bir daha hiç bu kadar güzel olamayacağını düşündüğün için mi bakıyorsun Mary? Yoksa ölümünü mü kolaylaştırmaya çalışıyorsun?’’ Sesi tehditkar bir şekilde etrafını sararken, hışımla arkasını döndü. Sarı dalgaları güneşi kıskandıracak kadar parlak ve kusursuzca etrafını sardı. Suyun şiddeti bir anda düşmüş gibi sadece usulca bir esinti vardı etraflarında şimdi. Yüzü ifadesizlikle donuklaştı ve kıza daha da yaklaştı. Etraf dönüyor ve tüm gerçekliğini kaybediyordu bu yalan dünyada. Aurélien gözlerini gözlerinden ayırmadan bir adım daha attı ve sanki bir şey Mary’i boğuyormuş gibi çelimsiz parmaklarını boğazına sardı. ‘’Burada yenisin, söylediklerine ve yaptıklarına dikkat et. Ölüm arkanda hissetmek isteyeceğin en son şey olur, değil mi?’’

Güneş, etrafa aydınlığın sükunetini dağıtırken sanki az önce yaşadığı şeyler gerçek değilmiş gibiydi. Parmaklarını gözlerine doğru örterken, güneşin yakıcı ışıkları altında yüzünü buruşturdu. Lanet olsun ki her şey ona karşıydı bugün. Etraftakilerin bakışları üzerindeki havayı ağırlaştırırken, olmayan beyinlerine zarar vermek istemiyordu. Evet, sadece buydu sebep. Çevresindeki enerji can sıkacak kadar iyi ve mutluluk vericiydi, Aurélien da ise kusma isteği uyandırıyordu sadece.

Aklını bir şeylere yoğunlaştırmak şuan yapabileceği en iyi şey olacaktı. Başını tahtanın sert yüzeyine uzatırken, birinin ona bir şey söylemesini bekledi. Ama sadece bakışlar ve birkaç şeyi not almaya çalışan öğrenciler vardı. Yunan mitolojisi hakkında neredeyse tüm donanıma sahipti. Bilmesi gerektiği için değildi de, ciddi anlamda ilgisini çektiği içindi ancak mitoloji ilgilendiği bir şey olsa da şuan kesinlikle değildi. Karanlığın ve ölümün kendisiydi ve sadece sıradan büyücülerle, sıradan bir dersi görüyordu. Bu adil değildi gerçekten. Onun bildiği büyüleri bilen var mıydı acaba? Ya da her profesör onun kadar güçlü müydü? Sorular aklında daha da çözülmez ağlar örüyordu, sanki her şey daha az karışık değilmiş gibi. Dean ile karşılaşmadıkları için huzurlu olmalıydı belki, ama değildi. Yüzünü görmek istiyordu, bir şeyleri aklından çıkarmadan ya da tamamen öfkesine yenik düşmeden onunla konuşmak istiyordu. Dean için değerinin bu kadar olduğunu görmek… Bilemiyordu. Dersin bittiğini hatırlatan o sese tapacak duruma geldiğinde, hızla eşyalarını toparladı ve önündeki öğrencileri ittirerek kendisini dışarıya attı. Adımlarını hızla atarken nereye gideceğini bilmiyordu. Tek istediği biraz nefes almak ve huzurdu. Yüzüne çarpan ılık esintiye kendini teslim ettiğinde, bir anka kuşunun kanat çırpmayı öğrendiği an kadar özgürdü. Kollarını etrafına sararken tüm gözlerden uzakça yürümeye başladı avluda. Etrafı örten yeşil efsunlar, mavinin buluştuğu gök ve o güzel tuzlu koku… Etrafta sarkan sarmaşıklar ve büyülü bitkiler cennetten bir parçaymış gibi daha da canlanıyorlardı sanki. Uzaktan gelen dalgalar ve tüm duyularını saran yağmurun habercisi… Huzurun kokusuydu bu. Adımlarını yavaşlatırken sırtını duvara yasladı ve soğuk yüzeyin tenini okşamasına izin verdi bir süre. Hissizlikti isteği ya da içindeki karanlıktan arınmak, bilemiyordu. Bir kapak sesi dikkatini dağıtırken sese doğru döndü. Yüzünü karşılayan güzel gözler ve biçimli yüz, aşinası bir heykel gibi duruyordu. Daha önce görüp görmediğine emin değildi ama burada olmamalıydı. Gözlerini gözlerinden çekmek istese de daha çok çekilmişti sanki. Bu bakışlar o kadar tanıdıktı ki… Sanki her an dokunabilecekmiş gibi, yanındaydı. ‘’Yalnız olduğumu zannetmiştim sadece.’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.mortemsymphony-rpg.com/
 

İtiraf

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» İtiraf Et
» İtiraf
» İtiraf
» Beklenmeyen itiraf
» Bomba Gibi Bir İtiraf

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-