Her şeyin ne kadar da sessiz gittiğini söylerken ciddi değildi aslında. Biraz huzur aramıştı sadece… Yerde yatan adamı dikkatlice kendisine doğru çevirdiğin de tanıdık sima karşısında büyük bir çığlık atmamak için zor tutmuştu kendini. Kollarındaki erkeği iyi tanıyordu. Mırıltıları geceyle karışırken bir şey anlayamadığı için kendine lanetler yağdırıyordu. Neler oluyordu böyle? Kim? Neden?... Sorular belleğinde hızla dönerken, olabilecek bir tehlikeyi göz ardı edemezdi. Yine gelebilirlerdi ve kaç kişi olduklarını bilmiyordu ama Adam ölebilirdi. Yüzünü saran saçlarını usulca geriye doğru atarken, kanlı olduklarını umursamamıştı. Son bir kez daha çevresine bakındı ve evinin ılık, huzur verici atmosferini hissetti. Kaçabildiği, saklanabildiği tek yer burasıydı. Her şeyden uzak, kendini dinleyebildiği yer… Yumuşak yüzeye bir örtü sererek, yastıklarla da desteklemişti erkeğin bedenini. Solgun yüzü, öğrencilik zamanlarından da hatırladığı gibiydi. Hiç değişmeyen ifadesi, tehlikeye bağımlı görünüşü ve koruyuculuğu… Sırlarla dolu bir kitap gibi, onu okumak ve çözmek gibiydi asıl yüzünü görmek…
Parmaklarını erkeğin serin bedenine değdirmek ürkütücü ve bir o kadarda garipti. Yarası daha da iyi bir hal alırken son hamleyi yapmaya gelmişti sıra. Isabella yorgun düşse de umursamıyordu. Tek düşündüğü ölmesine izin vermeyecekti. Bu kadar kolay olamaz, olmamalıydı… Camlardan içeriye doğru süzülen Ay’ın parıltıları üzerine değiyordu güzel cadının. Zaman sanki durmuştu. Ne kadar zamandır büyücüyle ilgilendiğini bilmiyordu bile. Ahşap, pürüzsüz yüzeye uzanarak asasını almış ve yaraya doğrultmuştu. Vulnera Sanentur! Kelimeler, geceye bir fısıltı halinde dokunurken yara hızla kapanmaya başlamıştı. Kalıcı bir hasar vermeyeceğinden emin olduğunda erkeğe yorgun ve umursamaz bir şekilde gülümsedi.
Kahve kupasını masanın üzerine bırakırken, ılık bir duşun her şeye iyi geldiğini düşünüyor, nemli saçları omuzlarına değerken, kanın bakırımsı ve tuzlu kokusunu duymadığı için memnuniyet duyuyordu. Ay’ın yavaş yavaş etkisini kaybettiğini fark etse de, her yere karanlık hakimdi yine. Meraklı ve telaşlı görünmemeye çalışarak erkeğin yattığı odaya doğru yürüdü sessizce. İyi olacağını biliyordu ama içindeki heyecana anlam veremiyordu bir türlü. Usulca erkeğe yaklaşırken temkinliydi. Belirgin yüz hatları çıkık elmacık kemikleri ve düzgün fiziğiyle uzanıyordu. Yüzündeki solgunluk yerini sağlıklı bir görünüme bırakmış, yarası yavaş yavaş iyileşiyordu. Göz kapaklarının bir hareketiyle hızlıca yanına gitmişti Isabel. ‘’Güvende ve iyisin Adam. Kendini nasıl hissediyorsun?’’